Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Bağlanan Yerel Yönetimlerdeki Yeni Düzenlemeler

Kentleşme olgusunun derinliğini daha çok hissettiğimiz günümüz dünyasında, kentlerin de ortak yaşam alanları olarak ne kadar önemli olduğuna her geçen gün biraz daha şahit oluyoruz. Mekân, nüfus ve yoğunluk olarak büyüme her ne kadar metropoliten kentler ortaya çıkarmış olsa da mevcut yönetsel yapıların bir takım stratejiler ile desteklenmesi gerekliliği ortadadır. Ülkemizdeki nüfusun yaklaşık yüzde 80’inin şehirlerde yaşadığı düşünülürse, ülke yaşamında önemli bir yeri olan kentlerin iyi ve etkin yönetilmesinin ne kadar önemli bir konu olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenle, tüm dünyada olduğu ülkemizde de 2000’li yıllar ve sonrasında, büyükşehirler ve belediyelere yönelik birçok düzenleme yapılmış bulunmaktadır.

Etkin ve verimli yerel hizmet üretmek misyonu altında görev yapan belediyelerde 2000’li yılların başlarında gerçekleştirilmeye başlanılan reform hareketlerine geçtiğimiz aylarda 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bir yenisi daha eklenmiştir. Söz konusu kararname yerel yönetimleri bağlı bulundukları İçişleri Bakanlığından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlayarak, görev ve yetkileri ile teşkilat yapısını tekrar belirlemiştir. Buna göre artık yerel yönetimler ve bunların merkezi idare ile olan ilişkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenmek üzere tekrar yapılandırılmıştır.

Daha önce İçişleri bakanlığı bünyesinde “Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü” şeklinde teşkilatlanan belediyeler bu kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde “Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü” olarak tekrar konumlandırılmıştır. Kentleşme olgusuna daha fazla eğilinmesini ve konunun daha teknik bir açıdan ele alınmasını sağlayacağı düşünülen bu reform ile özellikle kentsel dönüşüm projelerine esas tüm işlemlerin tek bir bakanlıkta çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Bununla birlikte düzenleme, imar gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sorumluluk alanına girmekle birlikte, belediyelerde sıkı bir kontrol sürecine tabi tutulması gereken konuların da tek bir merkezden yürütülmesini sağlayacağı düşünülmektedir. Bu alanlarda bürokratik süreci de azaltacağı düşünülen söz konusu süreç, yerel yönetimlerin konuya dair görev ve yetkilerini de arttırmıştır. İmar planlarına merkezi bir denetim getirilmesini öngören düzenleme ile plan değişikliklerinde Bakanlık onayı zorunlu tutulmuştur. Ayrıca mahalli idare yatırım ve hizmetlerinin kalkınma planları ile yıllık programlara uygun şekilde yapılmasının gözetlenmesi, mahalli idarelerin geliştirilmesi amacıyla araştırmalar yapılması, istatistiki bilgileri toplanması, değerlendirmesi ve yayımlanması ile mahalli idareler personelinin hizmet içi eğitimini planlanması ve uygulanmasının takibi, mahalli idarelerin teşkilat, araç ve kadro standartlarının tespit edilmesi, mahalli idare kontrolörlerinin çalışma programlarını düzenlenmesi ve uygulanmasının sağlanması da genel müdürlüğün görevleri arasında yer almıştır.

Böylece yerel yönetimlerin merkezi idare ile olan ilişki yapısında işletimci yaklaşımın etkisi de daha çok gün yüzüne çıkmıştır. Nitekim yapılan düzenleme teknik konular üzerine daha çok odaklanırken, yerel yönetimlerin kendi uzmanlık alanlarına giren konulardaki görev ve yetkilerini ise tekrar belirlemiştir. Bu şekilde yönetimin halka dönük yüzünü oluşturan yerel yönetimlerden var olan beklentiyi daha somut bir perspektifte karşılamaya çalışmıştır. Kentlerde görüntü kirliliğine neden olan özellikle çarpık kentleşmenin olumsuz etkilerini kademeli şekilde azaltarak, daha yaşanılası mekânlar ortaya çıkartmayı temel bir belediyecilik anlayışı haline getirmeye yönelmiştir.

Spread the love

Bir cevap yazın