Üç Yasa İle Korunan İstanbul’da Otuz Bin Kaçak Yapı!

Boğaziçi Ülkemizin Aynası: 3 Yasa ile Birden Korunuyor, Ancak 30.000 Kaçak, 3.000 Yıkılacak Yapı Var..!!!’

Prof.Dr. Ahmet Vefik ALP

Milletlerin ulaştığı çağdaşlık çizgisi şehirlerinin görüntüsüyle doğrudan orantılıdır.

Şehirlerin yapılaşma düzeni o ülkede egemen kamu düzeninin aynasıdır. Çünkü, kamu iradesi yapılaşma düzenini kurmak ve denetlemekle yükümlüdür.

Şehirlerin estetik düzeyi o ülkede egemen kültür düzeyinin aynasıdır. Çünkü estetik ve güzellik kültürel olgunluk isteyen bir olgudur.

Özetle, bir ülkede işler kötü gidiyorsa, ahlak ve kültür yozlaşması, ekonomik sıkıntı, kurumlar arasında kargaşa yaşanıyorsa, gelir dağılımı adaletsiz, hukukun üstünlüğü tartışmalı ise bu durumun fiziksel göstergesi o ülkenin şehirlerinin durumudur. Ülkede bozuk düzen hakim ise çarpık şehirler bunun doğal ve kaçınılmaz neticesidir.

Uzman doktor insanın gözlerine bakarak onun birçok hastalığını teşhis edebilir. Bir ülkenin gözleri de o ülkenin şehirleridir. Şehirlerinin yapılaşma düzen ve düzeyindeki bozulmalar ülkenin yaşadığı hastalıkların yansımasıdır..

Istanbul Türkiye’nin gözü, Boğaziçi’miz ise Istanbul’un gözbebeğidir. Bir doğa ve tarih harikasıdır. Bu nedenle Boğaziçi’ndeki yapılaşma 3 ayrı yasa, Imar, Kültür ve Tabiat Varlıkları ve Boğaziçi Yasaları ile kontrol edilmektedir, daha doğrusu edilememektedir. Çünkü bugün Boğaziçi’nde 30.000 e yakın kaçak yapı, 3.000 kadar da yıkım kararı kesinleşmiş ancak yıkılamayan yapı vardır. Eski fotoğraflara baktığımızda 3 lü yasal korumaya rağmen Boğaziçi’ni son 50 senede nasıl tahrip ettiğimizi görebiliriz. Demek ki Boğaziçi’nde yasalar işletilememekte, kamu düzeni ve yararı sağlanamamaktadır.

Peki Istanbul’un, Ülkenin genelinde imar düzeni nasıldır? Artık herkes biliyor ki Istanbul’un en az %75 i ruhsatsız, daha büyük bir oranı da depreme dayanıksızdır. Türkiye’nin %50 si bir biçimde illegal olan konutlarda yaşamaktadır: Binaların ya imar durumu, ya inşaat ruhsatı, ya da iskan izni yoktur. Veya sonradan proje dışı bölümler ilave edilen yapı kısmen kaçak duruma düşmüştür.

Özetle, kentlerimiz görülen imar ve şehircilik yozlaşması Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıların doğal neticesi ve fiziksel görüntüsüdür. Diğer taraftan kentsel çevre, yaşadığımız mekanlar kişiliğimizin oluşmasında önemli bir bileşen oluşturmaktadır. Istisnalar bir yana, çarpık kent, mahalle ve yapılarda büyüyen gençlerimiz çarpık yetişmektedir. Gelecekte onların oluşturacağı yönetimler ve kadrolarda çarpık olacaktır.

Ülkemizde kısır bir döngü oluşmuştur. Bu kısır döngüyü kıracak devlet adamlarına ve yöneticilere gereksinim vardır.

Spread the love

Bir cevap yazın